Güneş tutulması yaklaşırken, çölün sessizliği ürkütücü bir gerilime bürünmüştü. Fotoğrafçı, bu eşsiz doğa olayını ölümsüzleştirmek için sabırsızlanıyordu. Vizöründen baktığı dünya, adeta bir ayna gibi karanlığa gömülüyordu. Tam o sırada, kumların arasında kaybolmuş bir çocukla karşılaştı. Çocuğun masum bakışları, fotoğrafçının ruhuna işledi ve planlarını değiştirmeye karar verdi. Kayıp çocuğa yardım etmek, o anda en önemli görevi haline gelmişti.
Fakat bu iyilikseverlik, onu beklenmedik bir kabusun içine sürükleyecekti. Bir grup sadist genç, fotoğrafçı ve çocuğu hedef alarak vahşi bir av başlattı. Acımasız bir oyunun kurbanları haline gelen bu masum insanlar, çölün karanlığında iblislerin dansına sürükleniyordu.
Fotoğrafçının kamerası, artık sadece vahşeti ve dehşeti kaydediyordu. Her an, son anlarıymış gibi hissediyordu. Tam umutsuzluğa kapılmışken, gizemli bir kadın ortaya çıktı. Kimliği ve geçmişi bilinmeyen bu kadın, adeta bir melek gibi onları kurtarmak için elini uzattı. Fakat bu yardımın arkasında ne gibi niyetler vardı? Bu kadın da bu karanlığın bir parçası mıydı? Yoksa kurtuluşlarının anahtarı mıydı?