Alice Walker’ın Pulitzer ödüllü romanından ilham alan film, 1909’un arka planında Celie’nin hüzünlü portresini çiziyor. Kırılgan umutlarla dolu bir çocukluğun ardından, babasının gölgesinde filizlenen istismar, Celie’nin ruhuna kara bir gölge düşürür.
Zalim Albert ile zorla evlendirilmesi, Celie’yi umutsuzluğun karanlık kuyusuna iter. Hayalleri birer birer sönerken, sefalet ve çaresizlik onu esir alır. Bu acımasız gerçeklik karşısında, Celie’nin yüreğindeki ateş bile sönmeye başlar.
Ta ki bir gün, bir caz şarkıcısının melodisi ruhuna dokunana kadar. Bu melodi, Celie’ye özgürlüğün ve uzak diyarların hayalini fısıldar. Artık gökyüzündeki yıldızlar ona daha yakın, daha ulaşılabilirdir.
Caz melodisinin ritminde, Celie’nin tutsak ruhu özgürlüğe kanat çırpar. Umutsuzluğun renkleri, yerini umudun ve aydınlığın tonlarına bırakır. Celie, sefaletin pençesinden kurtulmak için ilk adımını atar.