Chartres’ta yaşayan bir adamın hikayesi, sıradan bir hayatın içinde yanan derin arayışların öyküsüdür. Fabrikada günlerini geçirirken, işin monotonluğu ve takdir edilmeme duygusu onu içsel bir huzursuzluğa sürükler. Her gün aynı işi yapmak, onu bir tür boşlukta hissettirir ve daha iyi bir yaşam arayışına girer. Ancak, umutsuzca bir çıkış yolu ararken, beklenmedik bir şekilde suçun dünyasına adım atar. Başlangıçta, hızlı para kazanma düşüncesi onu cezbetse de, suçun karanlık gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kalır. Artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiştir ve ne kadar çabalasa da suçun karanlık gölgelerinden kaçamaz. Bu hikaye, umutsuzluğun ve yanlış tercihlerin insanı nasıl tükettiğini anlatırken, içimizdeki hırsın ne denli tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini vurgular.