Paranoyak ve gergin bir karakter olan Beau Wassermann’ın hayat hikayesi, otoriter annesi Mona ve hiç tanımadığı babası etrafında örülmüş karmaşık ilişkisini ele alıyor. Beau, kaygı bozukluğu ve korku ataklarıyla mücadele eden bir bireydir ve annesinin ölümü üzerine, eski evine dönerek cenazesine katılmak zorunda kalır. Ancak bu geri dönüş, onun yaşamını daha da içinden çıkılmaz bir hale getirir. Beau’nun bu yolculuğu sırasında, beklenmedik olaylarla karşılaşması ve karanlık güçlerle yüzleşmesi, onu derin bir çıkmaza sürükler. Artık Beau’nun hayatı adeta bir kabusun içinde yaşanmaktadır. Bu cehennem gibi yolculuk, Beau’ya annesiyle olan karmaşık ilişkisinin perde arkasını keşfetme ve iç dünyasının sırlarını ortaya çıkarma zorunluluğunu dayatır. Beau, geçmişiyle yüzleşmek ve annesinin gizemli ölümünün ardındaki gerçeği bulmak için içsel bir keşif yolculuğuna çıkar. Aynı zamanda, bilmediği bir babanın izini sürerek kimliği hakkında daha fazla bilgi edinmeye çalışır. Bu süreçte, kendi korkularıyla ve paranoyak düşünceleriyle yüzleşerek hayatındaki çıkmazları aşmaya çalışır.