Marcus Garan, hayatının en zorlu anlarından birinde bulunuyordu. Sevgili kızının acımasızca kaybı, onu derin bir hüzün denizine sürüklemişti. İntikam ateşiyle yanıp tutuşan Marcus, dünyanın en korkulan suikastçısı olarak bilinen The Ghost’un izini sürmek için kararlıydı ve bu arayışı onu Tokyo’nun gizemli sokaklarına taşımıştı. Tokyo’ya ayak bastığında, Marcus bir suikastçıların koridorlarında kendini buldu. Şehir, karanlık işlerin yapıldığı, gölgelerin arasında yaşayan profesyonellerin sığınağıydı. Ancak Marcus, bu tehlikeli dünyada yalnız değildi. Kendisi gibi The Ghost’a karşı intikam ateşiyle yanıp tutuşan diğer suikastçılarla bir araya geldi ve birlikte hareket etmeye karar verdiler. Birlikte çalışarak, The Ghost’u bulup adaleti sağlamak için ellerinden geleni yapacaklardı. Ancak, The Ghost’un avını teslim etmeye hiç niyeti yoktu. O, sadece bir suikastçı değil, aynı zamanda son derece zeki ve kurnaz bir düşmandı. Marcus ve ekibi, The Ghost’un tuzaklarına düşmekten kurtulamadılar. Her adımda, ölüm tehlikesi Marcus’un peşini bırakmıyordu. Marcus, kızının ölümünün intikamını almak için kararlıydı, ancak bunu başarmak için The Ghost’un oyununu oynamak zorundaydı.