Tanrıların en kudretli ve yüce olanı Zeus, ebedi hükümdarlığında her şeyin mükemmel bir uyum içinde olduğunu düşünürken, bir sabah alnında beliren sıradan bir kırışıklık, onun dünya üzerindeki egemenliğine büyük bir darbe indirir. Bu küçük ama önemli işaret, Zeus’un derin bir paranoyanın pençesine düşmesine neden olur ve her yerde yaklaşan bir çöküşün izlerini görmeye başlar. Aynı anda, Zeus’un en güvendiği kardeşi Hades, ölüler dünyasında kontrolünü kaybetme noktasına gelmiş ve bu durum ölüler diyarında büyük bir huzursuzluğa yol açmıştır. Hades’in yaşadığı bu güç kaybı, Zeus’un paranoyasını daha da körüklerken, tanrıların kraliçesi Hera, hem dünyayı hem de Zeus’u kontrol altına almak için çeşitli stratejiler geliştirir. Zeus’un artan paranoyası, tanrıların ve kendi krallığının dengesini tehdit etmeye başlayınca, Hera’nın duruma müdahale etmesi gerekecektir. Zeus’un derinleşen paranoyası, yalnızca kendi ruhunu değil, tanrılar arasındaki dengeyi de tehdit ederken, isyankar oğlu Dionisos, babasının zayıflığından yararlanmak amacıyla harekete geçer ve taht savaşında rol oynamaya karar verir. Tanrıların bu iç çatışması, denizler ve depremler tanrısı Poseidon’un devasa yatında bir sonraki eğlencesini planlamakla meşgul olduğu bir dönemde daha da karmaşık hale gelir. Poseidon, ölümlülerin refahını umursamazken, bazı ölümlüler bu ilahi savaşın farkına varır. Rid, Orfe, Kaneus ve Ari adlı bu ölümlüler, Zeus’a karşı verilen savaşta kozmik bir bağa sahip olabilirler ve tanrıları alaşağı edebilecek güçleri vardır.