Soğuk Savaş’ın buz gibi atmosferinde, İngiltere’nin gizli dünyası karmaşık bir labirente dönüşmüştü ve bu labirentin en dikkat çeken yollarından birinde yürüyenlerden biri de MI6’ın kudretli ajanı Nicholas Elliott’tı. Fakat bu labirentte en derin sırlar taşıyan figürlerden biri, kendi kimliğiyle ve sadakatiyle savaşan Kim Philby’ydi. Philby, karanlık güçlerin oyunlarını ustaca oynayan bir virtüözdü ve her hamlesi, Elliott ve onun gibi birçok kişiyi şaşırtıyordu. Elliott ve Philby’nin ilişkisi, sadece dostluk ve ihanet arasındaki çizginin bulanıklaşmasına değil, aynı zamanda insanın kendi iç dünyasındaki karmaşıklığa da bir ayna tutuyordu. İkili, bu labirentin içinde yolculuk ederken, hem dış düşmanlarına hem de iç çatışmalarına karşı bir savaş veriyorlardı.