Bir adamın içindeki ateş, karanlığın sessizliğinde yankılanıyordu, her bir kıvılcım hikayesini anlatıyordu. Johnny Black’in yüreği, babasının intikamını arayan bir kahramanın ruhunu taşıyordu. Bu, sıradan bir hikaye değil, adaletin ateşini harlayan bir destanın başlangıcıydı. Babasının katilleri, sadece suçlu değil, aynı zamanda Johnny’nin içindeki yangını körükleyen sembollerdi. Karanlığın içinde yürüyen Johnny’nin gölgesi, intikam ateşini daha da parlaklaştırıyordu. Bret Clayton’un gücü, adaletin ulaşamadığı bir sığınak gibi görünüyordu. Fakat Johnny, adaletin asla gözlerini kapamadığına inanıyordu. Onun için adalet, kendi elleriyle şekillendireceği bir kılıçtı. Kararını verdiğinde, yıldızlar mırıldanırken, Johnny Black’in gözleri soğuk bir hırs ve keskin bir kararlılıkla parladı. Bret Clayton’u bulacak ve adaleti kendi elleriyle sağlayacaktı. Ancak, intikam yolunda ilerlerken, beklenmedik bir dönemeçle karşılaştı. Kendisini aranan biri olarak bulurken, kaçışın ve gizlenmenin labirentinde kaybolurken, bir kasabada sığınma ihtiyacı duydu. Artık vaiz kılığına bürünmüş, intikam ateşiyle saklanarak, gizlice planlarını gerçekleştirecek ve adaleti kendi lehine çevirecekti.