1989 yılı, Amerika’nın çeşitlilik ve değişimle dolu bir döneminde, insanların umutla dolu yeni bir başlangıca adım attığı bir zamandı. Bu dönemde, Rahibe Francesca Cabrini gibi birçok göçmen için, New York’un sokakları bir umut ışığıyla aydınlanıyordu. İtalya’nın sıcak topraklarından sadece birkaç eşya ve bir avuç dolusu umutla ayrılmışlardı. Ancak, Amerika’nın karmaşık ve rekabet dolu ortamına uyum sağlamak, onları bekleyen en büyük meydan okumaydı. Cabrini ve diğer göçmenler, yeni bir ülkede var olma ve topluma katılma mücadelesi verirken, birbirlerine destek olmanın gücünü keşfediyorlardı. Cabrini’nin inancı ve azmi, sadece kendi yaşamını değil, bir neslin umutlarını da taşıyordu. Her gün, belirsizliklerle başa çıkmak ve geleceğe umutla bakmak için bir araya geliyorlardı.